EN

Rum tarafında teröre destek veren zihniyet değişmedi

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar:

“Kıbrıs Türk halkını yok edip Kıbrıs’ı bir Helen adası yapmak hedefiyle 1 Nisan 1955 tarihinde faşist EOKA terör örgütüyle birlikte ‘Kıbrıs Türk halkını imha planı’ olarak bilinen Akritas Planı doğrultusunda başlatılan saldırılarda birçoğu sivil kadın ve çocuk olmak üzere, halkımız katliamdan ve soykırımdan geçirilirken, 103 köyümüzden soydaşlarımız göç etmek zorunda bırakılmıştır.
Yaşanan insanlık dışı bu saldırılar sonucunda, halkımızın eşit kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti, silah zoruyla Rum devletine dönüştürülmüştür.

Faşist terör örgütünün insanlık dışı saldırılarına rağmen kahraman ve fedakâr halkımız o karanlık günlerin en ağır koşulları altında, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın öncülüğünde ve Anavatan Türkiye’nin desteğiyle yürüttüğü destansı mücadeleyle Rum’a boyun eğmemiş, Türklüğün şerefini ayaklar altında çiğnetmemiş ve Kıbrıs’ın Helen adası olmasını önlemiştir. 
Bunun bedeli de çok ağır olurken halkımız, evlatlarını toprağa vermiş ve çok büyük acılar yaşamıştır. Bu büyük mücadele ve direniş sonrasında 20 Temmuz 1974 sabahına ulaşılırken, Barış Harekâtı ile tüm Kıbrıs’a barış gelmiş, Kıbrıs Türk halkı da Anavatan Türkiye’nin koruması ve güvencesinde özgürlüğüne, bağımsızlığına ve kendi devletine kavuşmuştur.

Aradan geçen onlarca yıla rağmen Rum tarafındaki bağnaz ve şiddetle bezenmiş terör anlayışının değişmediği, ne yazık ki son olarak Londra’da şahsım üzerinden tüm Kıbrıs Türk halkına yönelik gerçekleştirilen saldırıda ne yazık ki tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiştir.
Birçok kez altını çizdiğim üzere, PKK’nın siyasi kolu olan PYD’ye Güney Kıbrıs’ta yakın geçmişte temsilcilik açma izni veren, zamanında terörist başı Abdullah Öcalan'a, Yunan İstihbarat Örgütü personelinin nezaretinde, dolaşabilmesi ve kaçabilmesi için ‘Lazaros Mavros’ sahte ismiyle düzenlenmiş diplomatik 'Kıbrıs Cumhuriyeti' pasaportu vererek teröre destek çıkan GKRY’yi, hiçbir amaca hizmet etmeyen, terörizmi gizli bir ‘savaş aracı’ olarak konumlandıran bu yaklaşımından bir an önce vazgeçmeye davet ediyorum.

Milletvekillerine, papazlara atış talimi yaptıran, eğitim müfredatında Kıbrıslı Türklere nefreti aşılayan, Neo Nazi örgütleri meclise sokan bu zihniyetin ne yazık ki Kıbrıs’a, daha geniş ölçekte bölgesel ve küresel istikrara katkısının olmasını bekleyemeyiz.
1950’li yıllardan beridir Rum tarafında hüküm süren zihniyet tarafından sergilenen tutum, iki halkın kendi devletlerinde, kendi topraklarında, iyi komşuluk ilişkisi içerisinde yan yana yaşamalarının en gerçekçi çözüm olduğunu bir kere daha, hem bize hem de tarafsız bakabilen ilgili ülkelere ispat etmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle EOKA başta olmak üzere dünya barışına tehdit olan, gelmiş geçmiş bütün terör örgütlerini lanetliyor, teröre kurban giden tüm masum insanları saygı ve rahmetle anıyorum.”